Türklerde İlk kadastro
Tarihi belgelere bakıldığında anlaşıldığı
üzere kadastroyla ilgilenen ve bunu ilk geliştiren medeniyet eski Mısırlardır.
Mısır piramitlerine bakıldığında bu piramitlerin yapılması, ilk kadastro
tekniklerinin uygulanmasıyla gerçekleşmiştir. Bunun yanı sıra geçmişe dönüp
tekrar bakıldığında Romalıların da sınırların ve yeni yerleşim yerlerinin
kurulacağı bölgeleri belirtmek için yahut yolların ya da su kemerlerinin yapılmasında
kadastro metodundan yardım alınmıştır ve faydalanılmıştır.
Osmanlı Zamanında tapu siciline âit olan
kayıtlara Kânûnî Sultan Süleyman döneminde başlandığı görülmektedir.Bu tapu
siciline ait olan kayıtlar 2320 cilt olmak üzere Ankara’da bulunan “Kuyudat-ı
Kadime” adı verilen eski kayıtlar mahzeninde muhafaza edilmektedir. Tapu ile
ilgili kanun hükmünde irade ve fermanlar ile talimatnameler ve tarifnameler
olmuştur. 1858 senesinde Arazi Kanunu çıkarılmış olup bu arazi kanuna göre araziler
tam olarak 5’e ayrılmıştır. Bunlar;
1.
Mülk Arazileri
2.
Askeri Araziler
3.
Vakıf Arazileri
4.
Kamu Arazileri
5.
Ölü Araziler
İlk
kadastro çalışmaları ise İkinci Abdülhamid Han döneminde başlamış olup hâla
kadastroculuk günümüzde de Türkiye’de uygulanmaktadır. Cumhuriyetin ilan
edilmesinden sonra 22 Nisan 1925 tarihinde, 658 sayılı kânun ile Tapu Genel
Müdürlüğü faaliyete geçmiştir. 1934 senesinin Aralık ayında 2613 sayılı
kadastro ve tapu tahrir kanunu ile şehir ve kasabalarda kadastro çalışmalarına başlanmıştır.
1950
senesinde arazi kadastrosuna geçilmiş olup 21 haziran 1987 tarihinde 3402
sayılı kadastro kanunu ile kadastro işlemleri tekrar düzenlenmiştir. Yine Aynı kanun
ile 1991’de hala var olan tek halimli kadastro ihtisas mahkemeleri kurulmuştur.
1949 senesinde İstanbul devlet mühendislik ve mimarlık akademisinde “harita ve
kadastro mühendisliği” bölümünün açılması sağlanmıştır.
Daha
sonra Tapu ve kadastro işi yapacak ve bu alanda çalıştırılacak elemanları
yetiştirmek için İstanbul’da “Tapu ve Kadastro Mekteb-i Alisi” kurulmuştur. Daha sonra Tapu ve Kadastro Mekteb-i Alisi
kapatılmış olup yerine yeniden Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne bağlı olan ve
Ankara’da bulunan Tapu Kadastro Meslek Lisesi açılmıştır.
Esası
geometri kanunlarına dayandırılmıştır olan Kadastroculuğun, engebe belirleme
işlemi çok basit bir çelik metre ile gerçekleştirilmektedir. Bu belirleme
işlemine “zincir eğrisi kadastroculuğu” ismi verilmektedir. Uzaklıkların yanı
sıra açıların da yer açı ölçüleri ölçümünü gerçekleştirmesi ile olan
kadastroculuğa ise “Teodolit çapraz kadastroculuğu” denilmektedir. Yalnızca
açıların ölçülmesi il yapılan kadastroculuğa ise “teodolit arakesit
kadastroculuğu” adı verilmektedir.
Birkaç ağaçtan
ibaret yada bir evden ibaret bir arazi parçasının yer ölçümü tipik bir
kadastroculuk uygulaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadastroculuk erbabının
yapacağı ilk iş, arazinin köşelerine en yakın olan denetim noktalarını
seçmektir. Örneğin; arazi beş köşeliyse ABCD ve E ile belirtilen denetim
noktaları seçilmektedir. Bu denetim noktalarının diğer denetim noktalarından
görülebilir olması büyük kolaylık sağlamaktadır. Denetim noktalarının arasında
bulunan uzaklıklar bir çelik metre ile ölçülerek, ölçeğe göre plan çizilmektedir.
Buna ise “Düşey Uzaklık Kadastroculuğu” adı verilmektedir. Arazi dik eğilimli
ise, ayrıntıları plana dökmek daha zor bir durumdur. Bu durumda ölçülen uzunluklar,
yatay uzaklıklara göre yeniden ayarlanmalıdır. Bu durumda ise kadastro yapılan alanda düzeyleri
belirlemek için, dürbünlü düzeç “mira” ismindeki metre ve santimetre bölümlü
cetveller de birlikte kullanılmaktadır.
Hiç yorum yok: