Bir tane güzeller güzeli, sevimli mi sevimli
bir köpekçik varmış. Bu köpekçik oyunlar oynamayı çok severmiş. Annesi ve
babasını çok seven bu köpekçiğin bir tane de kardeşi varmış. Kardeşi ile sürekli
oyunlar oynayan bu köpekçiği annesi babası da çok severmiş. Babası bu sevimli
köpekçiğe çok lezzetli yemekler alır, annesi akşam olduğu zaman evde
köpekçikleri için lezzetli yemekler yaparmış. Bu köpekçiğin adı finoymuş. Fino
çok zeki, çok akıllı bir köpekçikmiş. Yemeklerini de sürekli yediği için artık
okula gitme zamanı gelmiş. Çünkü artık küçük kardeşi büyümüş, kendisi kocaman
bir köpekçik abi olmuştur.
Sabah annesi ona yine lezzetli yemekler yapmış
fino annesinin yaptığı lezzetli yiyecekleri yemiş. Annesi ona seslenmiş, fino
haydi okul zamanı, ne kadar güzel bir gün. Artık abi oldun ve yeni
arkadaşların, yeni okulun olacak demiş. Fino’nun morali çok bozukmuş. İçinden
okula gitmek hiç gelmiyormuş. Çünkü okula gittiğinde annesini, babasını ve
kardeşini çok özlüyormuş.
Annesi ile istemeden okula giden fino, istemeye
istemeye sınıfına girmiş oturmuş. İlk dakikada morali bozukken, başka bir köpekçik
yanına gelmiş. Merhaba benim adım dino. Senin adın ne demiş finoya. Fino da
benim adım fino, senin adın ne diye sormuş. Dino hemen cevap vermiş. Ben de
dino memnun oldum, seninle çok iyi arkadaş olabiliriz demiş. Fino daha ilk günden
kendine çok iyi arkadaş bulmuş. Öğretmeni fino ile sohbet edip, arkadaşları
ile tanıştırmış. Fino, aaaa ne kadar da çok arkadaşım olacak. Her gün
onlarla hem oyun oynarım, hem de okuma yazmayı öğrenirim demiş. Aslında okul
kötü bir yer değilmiş. Fino arkadaşları ve öğretmeni ile ders yaparken annesi
fino için evde en sevdiği yemekleri yapmış. En sevdiği keki yapmış, en sevdiği
makarnayı pişirmiş. Yemekleri yapıp hemen oğlunu ders bitiminde okuldan almış
ve eve götürmüş.
Aslında okul Fino’nun korktuğu gibi değilmiş.
Onu seven bir öğretmeni varmış. Bir sürü arkadaşı ile teneffüslerde oyunlar
oynayabiliyormuş. Artık abi olduğu için yazılan yazıları okuyup anlamayı
öğrenecekmiş. Hatta yazmayı öğrenince annesine onu ne kadar sevdiğini söyleyen
mektuplar yazabilecekmiş.
Gördüğü her yazıyı okuyup bilecekmiş. Fino düşünmüş
ne kadar da güzel bir yermiş okul. Artık okuma yazmayı öğrenip sevdiğim herkese
onları ne kadar sevdiğimi yazabilirim. Çok güzel kitaplar okuyabilirim. Fino
bunları düşünüp okula gitmeye karar vermiş hem de hiç korkmadan. Okula gittiği
için annesı de çok mutlu olmuş babası da. Fino okulda dino ile beraber oyunlar
oynamış, okumayı yazmayı öğrenmiş. Annesi onu okul çıkışlarında hep almış eve
getirmiş. Fino okuma yazmayı öğrenmiş ve annesi çok daha mutlu olmuş. Ve fino
her gün annesine onu çok sevdiğini söyleyen mektuplar yazmış. Artık fino okula
giderken ağlamıyor hatta arkadaşı dino ile olmak için okula koşa koşa
gidiyormuş.
Hoş bir fabl örneği olmuş. İlk okul günümü, hatta okullar açılmadan birkaç hafta önce okula yazıldığım günü dün gibi hatırlarım. Bir insan olarak kâh vatandaşlık görevi olsun, kâh toplum âdeti olsun, en basitinden daha önce hiç girmediğimiz bir ortam ve topluluk olsun; yapılması gereken şeyler kişinin gözünü korkutabilir, çok heyecanlandırabilir ama mevzuyla haşır neşir olduktan sonra yaşamın normal seyrinde devam edebildiğini anlıyoruz.
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için teşekkürler. Çocukluktan bu yana yazmayı severim. İhtiyaç dahilinde yeğenim için bu hikayeyi oluşturmuşken faydalanılsın diye paylaşmak istedim. Sizin de bahsettiğiniz gibi, zamanla insan neye alışmıyor ki!... :)
Sil