Şöyle perhiz bozmadan; yumuşak yumuşak, sakin sakin devam
edelim bakalım iletişimimize... Elbet bir gün gelir, doya doya, patlayasıya
hatta patlatasıya kadar siyaset de yer içeriz.
Şu perhiz günlerini yararlı geçirelim istiyorum.
Bir kavram, bir deyim alıp ele; konunun uzmanlarından da
fikirler alarak paylaşıyoruz işte... Bugün de "vicdan" takıldı
parmaklarıma. Hem de sık kullanılan bir söylem yüzünden...
"Vicdan Yapma Bana!"
Hep kullanırız bu cümleyi gündelik yaşantımızda. Tam olarak
ne anlatmak isteriz bu cümleyle?
Ne yapsak ne etsek hep içimizde bir pusula vardır, vicdan.
Adı bende saklı derler ya. Aynen öyle. Herkesin vicdanı bir yerlerde saklıdır.
Kimisi en dip köşe bucağa koymuş unutmuştur, kullanmaya kullanmaya
köreltmiştir. Kimininki de cilalıdır, pırıl pırıldır. Benim ki ne durumda
acaba?
Peki, ne zaman devreye girmek ister bu vicdan? Bir toplumda
yaşıyoruz ve o toplumun belli başlı kaideleri vardır, düzeni ve dirliği
sağlamak için oluşturulmuştur bu kurallar. Çocukluğumuzdan itibaren de bu
kurallar silsilesi içimize yerleşir. Dışlanmamak adına uyum sağlarız şöyle ya
da böyle. İşte bu durumlarda vicdan devrededir.
Siz isteseniz de istemeseniz
de, toplumun dışına itilme ve reddedilme korkusu her daim baskın çıkar ve bizi
bu kurallara uymaya zorlar. Sadece korktuğumuzda ve ait olma duygumuz devrede
olduğunda mı ortaya çıkmalı vicdan? Böyle olursa günlük yaşantımızı kontrol
altına almaz mı?
Bana kalırsa alır ve zamanla çeşitli yargılar oluşturur
zihnimizde. Bunlarda bizi biz yapan değerleri oluşturmaya başlar. Hâlbuki benim
doğrum senin yanlışın olabilir. O zaman benim vicdanım seninkinden farklı
işlemelidir. Temelde beni rahatlatan bir duygu olmalıyken beni suçlu
hissettiren bir duyguya dönüşür. Ben bunu istiyor muyum peki? Hayır! Ne yapmam
lazım? Vicdanıma “ Bana özeldir” diye bir kartvizit mi bastırsam? Herkes bilse
bana ait olduğunu.
Saçma sapan şeylerde vicdan yapmaya başlarız. Biri bana bir
iyilik yaparsa bende ona yapmalıyım; biri bana aşure yolladıysa kabını boş
çevirmemeliyim; hiç beğenmediğim bir hediye alsam da teşekkür etmeli ve ben de
karşılığında bir şey almalıyım. Olur mu hiç? Vicdan bu kadar basit olabilir mi?
Bunlar sıradan görgü kuralları değil mi? Ya da ahlak kuralları dediğimiz
kurallar içinde yer almıyorlar mı? O zaman niye vicdan yapayım ki? Nedir bu
vicdan? Haksızlık yapmak mı? Kurallara uymamak mı? Sıra dışı olmaya engel bir
şey mi? Saygılı olmak demek mi? Yoksa saygısız olmak mı?
“Sözlük anlamıyla vicdan; yanlış ve doğrunun ne olduğunu
bildiren duygu, içsel ses demekmiş. Bir başka yerde de öznel şuur diye geçiyor.
Bir başka açıklamaya, ruhsal bilgiye göre ise; vicdan ruhun öz malı olan bir
yetenektir, kudrettir ve tekâmül oranında gelişir.”
Benim içinse vicdan; kişisel tercih ve seçimlerime uyumlu
olmalıdır. Bir yaptırım gücü olmamalıdır, olağan gelişmelidir. Kendiliğinden.
Sadece içten gelmeli ve hayatımda kendiliğinden yerini bulmalıdır. Gece yatınca
derin uykularımda bana eşlik etmeli, bana ninniler söylemelidir. Güzeldir
vicdanım, uyumluyum onunla. Bana özeldir, kimseninkine benzemez.
Vicdanınız ve sevginizle bütün olarak kalın...
Nurettin Burhan
Vicdan...
Reviewed by ozgun bilge
on
Eylül 25, 2014
Rating:
Hiç yorum yok: