.

Header Ads

ad

Özgün Bilge.

Utanmazlık





Bugün de utanmak ve utanmazlık üzerine ahkam keselim mi biraz?
Hani, "adamın yüzü eşek derisi" derler ya... Hah, işte o utanmazlıktır.
Ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın; utanılası konu ne olursa olsun, utandıramazsınız adamı. Hatta siz kendiniz zor duruma bile düşebilirsiniz.
Ne diyordu Murathan Mungan?
"Ülkemizde her şey olabilirsin ama rezil olamazsın!"
Neyse, konumuza dönelim biz.
Kişiler değil bizim meselemiz. Duygular, davranışlar ve bunların kaynakları.
Yani duruma bilimsel göz atış...
* * *
Utanmak, çeşitli varyasyonları ve türleri olan insani bir duygu. Çekingenlik, mahcubiyet, sıkılganlık, ürkeklik, hepsi akraba kavramlar. Aralarında kategorik farklar olanlar da var elbette. Biz, ayrıntıda boğulmadan, esasen kamuyu ilgilendiren siyaset alanındaki utanmazlıktan bahsedeceğiz. İçinde yaşadığımız teşhircilik çağında utangaçlık, eskisinden çok daha önemli. İlginç olan diğer bir konu, çeşitli modern filozofların utangaçlık konusundaki fikirlerinin, kendi utangaçlıklarını da ele vermesidir. Kutsal kitaplarda bile bahsedilen utanmazlık ve utanç ile, bir tür sosyal fobi olan çekingenliği ayrı değerlendireceğiz (Schüchternheit/Shyness).
Utanmanın ve utanmazlığın sosyal hayatta, politikada ve devletteki rolünü anlatan en eski eser, 'İlyada'dır. Çanakkale bölgesindeki Troya savaşlarını anlatan Homeros'un bu muhteşem destanında utanç, 'Aidos' kavramıyla ifade edilir. Şair Hesiod için "Utanmak (Aidos), adaletin, erdemin, görgünün ifadesidir." Destanda döne döne anlatılan 'Erdemli insan', utanma özelliğine sahip olan insandır. Utanmayan insan adil d olmayan, görgüsüz insandır. Orada 'Utanmak' şöyle tarif edilir: "Erdemli insanın, çirkin birşey yapınca yaşadığı/düştüğü durumdur." Demek ki bir insanın utanabilmesi için önce erdemli biri olması gerekir. Erdemli olmayan, "çirkin birşey yapınca" utanmaz.
Platon, 'Utanmak' tarifi konusunda bir adım ileri gider ve "Erdemli davranışın temeli utanmaktır" der. Utanmak, insanların birarada yağayabilmelerini mümkün kılan, toplumsal kuralların konmasını ve onlara riayet edilmesini sağlayan en önemli duygudur.
Aynı yerde, Zeus ve Protagoras diyaloğunda Tanrı şöyle der: "İnsanlar utanma duygusuna sahip olmasalardı, devletler de varolmazdı." Çünkü utanma duygusuolmasaydı, insanların birbirine karşı saygılı olması ve toplumsal kurallara uymak derdi olmazdı. Ve toplumun olmadığı bir yerde devlet zaten olmazdı. Tanrı, utanmazlara karşı nefretini ve acımasızlığını da şu sözlerle ifade ediyor: "Utanmayı bilmeyeni, devletin bedeninde bir urmuş gibi öldürmeli."
İlyada destanındaki 'Aidos' (Utanmak) kavramı, kendine hakim olmak anlamında kullanılıyor. Biz bunu, "Eline-diline-beline hakim olmak" sözüyle de karşılayabiliriz. Aidos'un diğer anlamları; itidalli olmak, ölçülü olmak, dürüstlüktür.
Aristoteles, 'Aidos'un (Utanmanın), insanı islah eden mükemmel bir yanının olduğunu söyler ve insanın ahlaki olgunluğa ulaşmasında utanmanın merkezi önemde olduğuna dikkat çeker.
Stoacı filozoflar da utancı, "Haklı tekdirden kaçınan ahlaki çekingenlik" diye tarif ederler. Burada "Tekdir" sözünü özellikle seçtim, çünkü kaderle ilişkili bir sözcüktür yani ilahi bir haklılığa sahiptir. Nush'dan (ikazdan) sonra gelir. Utanmaktan kaçınmayanların yönetici makamlarda bulunması ise, toplumdaki kaos kaynaklarından biridir, çünkü utanmazlık, adaletin olmadığı (veya bozulduğu), böylece toplumsal güvensizliğin arttığı, toplumun parçalanmakta/ufalanmakta olduğu bir zehirli atmosfer yaratır.
Utangaçlıktan kategorik farklılıklar gösteren 'Çekingenlik'ten de bahsetmemiz gerek.
Genellikle bir psikolojik bozukluk sayılan sosyal fobi ve çekingenlik, eski kaynaklardaki eski haliyle da negatif bir şey olarak gösterilir. Mesela Stoacılar 'Aişine' diye irrasyonel bir utangaçlıktan da bahsederler ve tasvib etmezler. Ama sosyal fobinin günümüz dünyasında ABD'de halkın yüzde 45'ini, Japonya'da halkın yüzde 57'sini kapsadığı düşünülecek olursa, psikilogların "hastalık" saymasından daha öte bir anlam ifade ettiği anlaşılır.
"Çekingenlik" kavramının 18'inci yüzyılda kullanılmaya başlandığını biliyoruz. 20'inci yüzyıl başında sosyolog/filozof Max Scheler'in deyimiyle, "insan doğasının bir parçası"dır. Ve en önemlisi de, modernleşme döneminde insanlara hakim olan ve hayatı "Ben" (Ego) etrafında kuran anlayışın bir ifadesidir. Para ilişkilerinin ortaya çıkıp yaygınlaşması sonucu, insanların toplumsal bağlardan giderek sıyrıldıklarını ve bu durumun da "Ben" duygusunu güçlendirdiğini söyleyebiliriz (Bu konuda blogda başka yazılar da bulunuyor). Norbert Elias, çekingenlik duygusunun, "16'ıncı Yüzyıldan bu yana, uygarlaşmanın bir parçası" olduğunu söylüyor. Onun anladığı anlamdaki "uygarlık", insanın bireyleşmesidir elbette. Ama günümüzdeki yaygın çakingenliği nasıl açıklayacağız?
Bir "Teşhir Çağı"nda yaşıyoruz. İlgi çekmek, "herşey" haline geldi. "Para"nın yerini "İlgi borsası"nın (yani "kaç kere tıklandın?", "kaç takipçin var? gibi "değerler"in) alabileceğinin konuşulduğu günümüzde, insanların kendilerini teşhire mecbur hissetmelerine karşı en insani tepki çekingenliktir.
"Çekingenlik de çekingen olduğundan" (deyim Florian Werner'e ait), girişkenliğin arkasına gizlenebilir. Yani şak şak gülen, çenesi düşük ve utanmaz televizyon moderatörlerinin ardında birer çekingenin saklanması çok doğaldır.
Çünkü günümüzün popülariteye ve paraya odaklı toplumu normal değil. İnsanlara doğal mahremiyet ortamı sunmuyor. Norbert Bolz'un deyimiyle "İnternet Kültür Devrimi", mahremiyeti gittikçe daraltıyor. Ve bu duruma en doğal tepki de çakingenlik oluyor. Utangaç olmayan, çekingenlik de bilmeyenlere Rowland S. Miller, kafadan "Antisosyal psikopatlar" diyor ve utanmazlığın, nasıl toplumsal kaos ürettiğini anlatıyor. W. Ray Crozier, toplum için çok tehlikeli utanmaz tutumları, "Duyarsız, merhametsiz, gaddar, saygısız ve kaba" buluyor.

(Yararlanılan kaynak: Konstantiniye Notları)
Nurettin Burhan
Utanmazlık Utanmazlık Reviewed by ozgun bilge on Eylül 27, 2014 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Affiliate Marketing

Blogger tarafından desteklenmektedir.